28 Eyl 2008
OSMANLIDA RAMAZAN GELENEĞİ
15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar “be-gayel latif ve mukavvi (kuvvet verici)” çorba olarak anılan Nohud-ab – nam-ı diğer Nohut Çorbası – Osmanlı Saray mutfağının “baş” çorbası olarak nitelendirildi. Özellikle ramazan ayı için ideal olan bu çorbanın günümüze uyarlanmış tarifini sizinle paylaşmak istedik.
Nohud-ab Çorbası
Malzemesi:
1 bardak nohut
6 bardak yağlı tavuk suyu
3 kaşık tereyağı
1 limon
1 tatlı kaşığı kuru nane ya da kimyon
1 tatlı kaşığı tarçın
Tuz
Nohud-ab Çorbasının Pişirilmesi :
Nohutları bir gece önceden ıslatın. Ertesi gün olunca nohutlar yumuşayıncaya kadar iyice haşlayın. Haşlanmış nohudun suyunu süzdükten sonra dışında kalan kabuklarını soyun. Ayıklanmış nohutları havanda iyice dövün. 6 bardak tavuk suyunu tencereye dökün ve bu suyu ısıttıktan sonra havanda dövülen nohutları suya ekleyin. Bu karışımın üzerine tuz ekerek, iyice karıştırın. Kıvamı yoğunlaşmaya başlayıncaya kadar, kısık ateşte 20-25 dakika pişirin. Eğer tavuk suyunun yağını yeterli görmediyseniz, 3 kaşık tereyağını üzerine ekleyin. Çorba fokurdamaya başladıktan sonra üzerine nane serpin. Nane yerine kimyon ve tarçını karıştırarak kullanabilirsiniz. Osmanlı’nın klasik çeşnisi olan bu karışım yemeğe hem hoş bir tat katacaktır hem de kuvvet. Daha sonra ocağın altını kapatın ve tabaklara servis edin.
Osmanlı'da Ramazan BayramıOsmanlı zamanında devrin padişahı, bayram alayından sonra Has Oda önüne konulan tahtına oturur ve saray nedimleri, musahibleri birbirinden güzel nüktelerle padişahı eğlendirirlerdi. O sırada altın ve gümüş tabaklarda helvalar getirilir, vezirlere, şeyhülislama ve meşayihe dağıtılırdı. Bundan sonra vezirler ve ehl-i divan yerine oturur. Matbah-ı Amire'den (saray mutfağı) getirilen yemekler yenirdi. Yeniçeriler ise yemeklerini bahçede yerlerdi.
Osmanlı dönemindeki Ramazan Bayramları'ndaki yeme, içme ve tatlı kültürümüz çok canlı bir şekilde kutlanırdı. Gelen konuklara evlerde baklava, sarığıburma, şöbiyet, helva gibi ev hanımlarının yaptığı tatlı çeşitleri sunulurdu. Misafirliğe gidildiğinde insanlar elleri boş gitmez, kesinlikle yanlarında bir tatlı paketi götürürlerdi. Paketlerde kaymaklı, cevizli, fıstıklı baklava ya da sarığıburma, şöbiyet, helva, vs. gibi tatlı çeşitleri bulunurdu. Bugün artık unutulmaya başlayan bayram yerlerinde seyyar tatlıcı hacı babalar, helvacılar, sahlepçiler, şerbetçiler, çörek ve simitçiler halka satış yaparlardı. Bayramlarda başta şekerci dükkanları olmak üzere çarşı pazar dolup taşar; bayram tebriklerinde şeker ikram edilirdi. Bugünkü geleneklerimizde de devam ettiği gibi o zamanlarda da bayram şekeri olarak akide ikram etmek adettendi.
Sarayda Matbah-ı Amir
Surlarla kaplı 700.000 m²'lik bir alanın içinde Saray bahçeleri ve hizmet binalarının bölümünde yer alan Matbah-ı Amire, bu avlunun sağ tarafını 20 adet bacasıyla boydan boya kaplayan bir yapıdır. Bütünde 5.250 m²'lik alanı işgal eden Matbah-ı Amire, sadece saray yemeklerinin pişirildiği yer değil, aynı zamanda aşçıların ve diğer mutfak görevlilerinin barındığı, kendine ait çeşme, cami ve hamamının bulunduğu sarayın içinde ayrı bir dünyadır.
Aşçılar ve Ustalıkları
Sekiz ayrı bölümden oluşan Matbah-ı Amire mutfaklarında, kendi konusunda pek çok uzman kendine ait ocak ve fırınlarında hünerlerini gösterirdi. Kebapçılardan, sebzecilere, hamurculardan, simitçilere, pilavcılardan, kuşhanecilere ve tatlıcılara 60 usta aşçı grubu ve 200 yamak her daim görevini en iyi şekilde yerine getirmek için çalışırdı. Bu grubun başında ise üst rütbeye sahip Saray Aşçıbaşısı bulunurdu.
Mütevazi Sofra Adetleri
Tüm ihtişamı yalnız kadrosunda değil, bol malzemenin kullanıldığı ve doygun tadın damaklarda yer ettiği yemeklerindeydi. Bol yağ, pirinç, et ve tatlı içeren bu zengin yemekler Avrupa'nın aksine yer “sofra”larında yenilirdi. Yiyeceklerin yere dökülmemesi için sofra adı verilen büyük örtü, yere yakın olan küçük sehpaların altına serilirdi. Bu küçük sehpaların üzerine ise kalaylı dövme bakırdan yapılmış, üzerinde motifleri olan yuvarlak sini yerleştirilirdi. Etrafında toplananların sayısı 5-6 kişiden fazlaysa, sini sayısı arttırılırdı. Hızlı servis yapıldığından yemek çeşitleri art arda sofraya taşınır ve kimse sesini çıkarmadan dolup taşan yemek çeşitlerinden iki, en fazla üç lokma alarak yemeğini bitirirdi. Sofradaki görgü kurallarına göre her yemekteki lokma sayısını az tutmak ve sofradaki diğer kişilerin sırasını beklemek adettendi. Çorbaların, etli sebzelerin, dolmaların, balıkların, böreklerin, kırmızı ve beyaz etli kebapların (kuzu, koyun, kaz, güvercin, piliç, tavuk, hindi), hoşafların ve tatlıların biri gelir, diğeri giderdi.
Yemek Sonrası
Hızla yenen yemekler, aynı hızla kaldırılır; eller yıkanır ve gümüş ya da porselen gülabdanlarla gülsuyu serpilirdi. 16. Yüzyılın ortalarından itibaren ise amberli ya da kakuleli kahve ve çubuk içilirdi. 15. Yüzyıldan itibaren gelişen ve günümüz Türk mutfağında da büyük izleri bulunan Osmanlı Saray Mutfağı, dünyanın sayılı mutfaklarından biri olarak dünya literatüründe yerini almıştır.
Tarih ve Tabiat Vakfı tarafından yayınlanan Hasan Çelebi’nin Hattın Çelebisi kitaplarından yararlanılmıştır.
RAMAZAN BAYRAMI - İKRAMLAR - ŞEKERLER- TATLILAR
FIRINDA MİLFÖYLÜ BAKLAVA
20 adet milföy hamuru
5 yemek kaşığı dövülmüş fındık
1yemek kaşığı şeker
1 yumurta, sarısı ve beyazı ayrı
Şerbeti:
2 su bardağı su
2,5 su bardağı şeker
1/2 limon
Yapılışı:
Bir kasede fındıkla şekeri karıştırın. Milföy hamurlarının bir kenarına fındıklı karışımdan birmiktar koyun. Rulonun birleşeceği uca yumurta beyazından sürüp rulo yapın.Yaptığınız ruloları 4 parçaya kesin, fırın tepsisine dizin. Üzerlerine yumurta sarısı sürüp üzeri kızarana kadar pişirin. Milföyler pişerken şerbetihazırlamaya başlayın. Şekerle suyu kaynatın. Ocaktan almadan az önce 1/2 limon sıkın. Fırından çıkan sıcak milföylerin üzerine, ocaktan yeni aldığınız şerbeti dökün.Afiyet olsun.:-))
Razaman Bayramı Tebrik Mesajları, Kutlama SMS Mesajları
* Mübarek Ramazan Bayramı tüm ulusumuza kutlu olsun. Allah tüm inananlara nice huzurlu, bereketli bayramlar nasip etsin.
Sularında hayallerimi yüzdürdüğüm,
Benim ömrümde sevdiklerim vardır
Bayramlar ayrı geçince üzüldüğüm.
Bayramınız mübarek olsun!
* Bugün ellerinizi her zamankinden daha çok açın.
Avucunuza melekler gül koysun, yüreğiniz coşsun.
Ramazan Bayramınız hayırlara vesile olsun.
* Bayramlar o kadar büyülüdür ki, gelişi bütün bir yıl beklenir ve gidişindeki keder de ancak böyle bir ikinci geliş ümidiyle hafifler; tasa iken sevinç olur, hüzün iken beklenen bir neşeye dönüşür. Ramazan Bayramınızın da böyle bir neşeyle gelmesi ve tüm ailenizi sevince boğup evinize bereket getirmesi dileğimizle. İyi bayramlar!
Bin damla serilsin yüreğine, Bin mutluluk dolsun gönlüne, Bütün hayallerin gerçek olsun, Duaların kabul olsun bu bayramda... Ramazan Bayramın mübarek olsun!
Mübarek Ramazan Bayramı tüm ulusumuza kutlu olsun. Allah tüm inananlara nice huzurlu, bereketli bayramlar nasip etsin.
Kardeşliğin doğduğu, sevgilerin birleştiği, belki durgun, belki yorgun, yine de mutlu, yine de umutlu, yine de sevgi dolu nice bayramlara..
Bugün sevinç günü, kederleri bir yana bırakıp mutlu olalım. Ramazan Bayramını doya doya yaşayalım. Hayırlı bayramlar!
Güzellik, birlik, beraberlik dolu, her zaman bir öncekinden daha güzel ve mutlu bir Ramazan Bayramı diliyoruz. Büyüklerimizin ellerinden küçüklerimizin gözlerinden öpüyoruz.
Hep bir arada, sevgi dolu ve huzurlu nice bayramlar geçirmek dileğiyle, Ramazan Bayramınız kutlu olsun!
Kainatın yaratıcısı ve alemlerin Rabbi yüce Allah’a sonsuz şükürler olsun! Ramazan Bayramı bereketiyle, bolluğuyla gelsin, tüm insanlık için hayırlara vesile olsun.
Küskünlerin barıştığı, sevenlerin bir araya geldiği, rahmet ve şefkat dolu günlerin en değerlilerinden olan Ramazan Bayramınız kutlu olsun.
Mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik eder hayırlara vesile olmasını dileriz. Bu hayırlı günde dualarınız kabul olsun. Dualarınızı eksik etmeyin...
Ramazan Bayramı’nın ulusumuzun diriliğine, mazlumların kurtuluşuna, insanlığın huzur, barış ve hidayetine vesile olmasını dileriz.
26 Eyl 2008
KADİR GECESİ
Kadir suresinde Kur'an'ın bu gecede indirildiği, Bakara suresinde de ramazan ayında indirildiği belirtilir. Buna göre, Kadir gecesinin Ramzan ayı içinde olduğu olduğu açıktır. Hadisi şeriflerdeki bilgilerden hareketle Kadir gecesinin ramazanın hangi gecesine denk geldiği kesin söylenememekle beraber, bunun 27. gecesi olduğuna ittifaka yakın bir kanaat mevcuttur.Zamanın kesin olarak bildirilmemesi insanların ona güvenip diğer zamnlarda kulluk görevlerini ihmal etmemelerinin hedeflenmesi gibi bazı hikmetlerle açıklanmıştır.
Bir hadisi şerifte "kim inanarak ve sadece Allah rızası için Kadir gecesinde kalkarsa (o geceyi ihya eder, değerlendirirse) geçmiş günahları bağışlanır." buyurulur.Bu gecede kalkıldığında gecenin nasıl ihya edileceği ayetlerde ve hadislerde açıklanmadığına göre , bu mü'minin kendisine bırakılmıştır.Namaz ,dua ve istigfar, tefekkür ve zikir , kuran okumak, muhtaçlara yardım etmek, yakınlarının ve din kardeşlerinin gönüllerini almak en güzel değerlendirme yollarıdır. Rasuluılah bunların herbirini yaptığına göre bu geceyi değerlendirmek isteyenlerde aynı yolu izlemelidirler.Kaynaklarda Hz. peygamberin , bu geceye denk gelebilmek için ibadet ve taata ayrılan bir program içinde ramazanın son 10 gününü ittifakla geçirdiği kaydedilir.Bu gecenin feyzinden yoksun kalmak istemeyen mü'min, hiç değilse yatsı teravih ve sabah namazını cemaatla kılmaya gayret etmeli, din kardeşleri ile birlikteyapılan dualara katılmalıdır.Kadir gecesinden söz edilen bir hadisi şerifte "Ondan mahrum olanlar çok büyük şeyden mahrum olmuştur."buyrulur.
KADİR GECESİNDE YAPILACAK İBADETLER
Kadir Gecesi Namazı:
Kadir gecesi namazı 4 rekat kılınır:
1. rekat: 1 fatiha 3 kadir suresi
2. rekat: 1 fatiha 3 ihlas suresi->sadece ettahıyyatü
3. rekat: 1 fatiha 3 kadir suresi
4. rekat: 1 fatiha 3 ihlas suresi-> sadece ettahıyyatü
4. rekatta selamın arkasına 11 defa "Allahu ekber Allahu ekber La ilahe illallahü vallahu ekber Allahu ekber ve lillahil hamd" denir.100 kadir suresi 100 inşirah suresi okunup şöyle dua edilir:
"Allahümme inneke afüvvün tühibbül afve fa'fü anni"
(Allahım!Muhakkak sen affedicisin ve affetmeyi seversin beni affet.)
NOT: Kadir namazı en az 2 en çok 100 yada 1000 rekattır.Ama isteğe bağlıdır. çoğu kaynaklarda 4 rekat olarak geçmektedir.
Kadir gecesinde çekilecek tesbihler:
*La ilahe illallah
3 defa okunması gerekir.birincisinde Allahu tealanın magfiretine nail olur.ikincisinde cehennemden kurtulur. üçüncüsünde cenneti kazanmış olur.
*La ilahe iallalahül hakimül kerimü. Sübhane Rabbis semavatis seb'ı ve rabbil arşil azim.
peygamber efendimiz buyurmuştur:Her kim bu duayı 3 defa okursa kadir gecesini idrak etmiş gibi sevaba nail olur.
20 Eyl 2008
HEPİNİZİN DUALARINI HEPİMİZ İÇİN İSTİYORUZ
12 Eyl 2008
SAHURUN BEREKETİ VE FEYZİ
Sahurun Bereketi Ve Feyzi Ebu Said el-Hudri Radiyallâhu Anhın rivayetine göre Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur: “Sahur yemeğinde bereket vardır. Bir yudum su bile içecek olsanız sahura kalkmayı ihmal etmeyiniz. Çünkü sahura kalkana Allah rahmet eder, melekler de bağışlanmaları için dua ederler.” (Müsned, 3:44)
Sahura kalkmak iki türlü berekete vesiledir. Birisi, sahur yemeğini yiyen insanın gündüz oruç sıkıntısını çok daha az çekmesi, oruca dayanıklı olmasıdır. Böylece Cenab-ı Hak onun rızkına, yediklerine bereket, bolluk ihsan eder.
Diğeri de, seher vakti uyanık kalmakla insan, ibadete, duaya ve zikretmeye fırsat bulur. Çünkü sahura kalkamayacak olsa o bereketli saatleri uyku ile geçirecek, dolayısıyla manevî hissesi az olacaktır.Hadisteki teşvik bu iki noktanın sağlanması açısından önem taşır.
Ayrıca Peygamber Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem iftar yemeğini acele tutarken, sahur yemeğini geciktirirdi. İmsak vaktinin girmesine yakın zamana kadar bekler, o zaman gelince yer içerdi. Çünkü, yemek ne kadar geç yenirse o kadar geç acıkılır, oruca daha hazırlıklı olunur.
Enes’in Radiyallâhu Anh rivayetine göre ise Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem sahur yemeğini yememizi özel olarak tavsiye ederek şöyle buyururlar: “Sahur yemeği yiyin, zira sahur yemeğinde bereket vardır.” (Buhari, Savm: 20, Müslim, Sıyâm: 45; Tirmizî, Savm: 17; Nesâi, Savm: 18.)
Oruç ibadeti Hz. Musa ve Hz. İsa’nın şeriatında da vardı. Çünkü oruç semavi dinlerin ortak ibadetidir. Bakara Sûresinde:“Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki, takvaya erersiniz” buyurulur. (Bakara Sûresi, 183)
Âyette de açıkça ifade edildiği gibi Yahudi ve Hıristiyanlar da ilk zamanlar oruç tutuyorlardı. Fakat namaz ve zekat gibi diğer ibadetleri kendi elleriyle değiştirdikleri gibi, orucun vaktini, tutulma şeklini de değiştirdiler.
İlk zamanlarda tuttukları oruçla bizim orucumuz arasında sadece bir fark vardı. O da sahur.Amr ibni Âs Radiyallâhu Anhın rivayet ettiği bir hadiste Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem bu farkı şöyle bildirir: “Bizim orucumuzla Ehl-i Kitabın orucunu ayıran fark sahur yemeğidir.” (Müslim, Sıyâm: 46; Ebu Dâvud, Savm: 15; Tirmizî, Savm: 17; Nesâi, Savm: 27)
Bilvanis.Net /